Işıklarını kapatıp usulca ilerleyen gemi, kara tarafından gelen ışıklı işareti alınca iyice yavaşladı ve demir attı, Tüm yükü teknelere yüklemek için 1 saati vardı. Sonra tekneler o yükleri karada bekleyen kamyonlara yükleyecek, kamyonlar o yükleri dağılma noktalarına taşıyacaktı. Uygun bir zamanda buradan, doğu Karadeniz’e Batı Karadeniz’e ve tüm Anadolu’ya yayılacaktı.
Kaçakçıların cebine oluk oluk paralar akarken, Anadolu’nun bağrına da oluk oluk anaların gözyaşı akacaktı.
Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını başlatmak için ayak bastığı Samsun, Türkiye’yi yıkmak için taşınan silahların giriş kapısı yapılmıştı.
Bulgaristan devletinin ve Bulgar gizli servisinin taşeronluğunu yaptığı uluslararası bir organizasyonun gönderdiği silahlar ile Amerikalıların, kendi tütünlerine pazar oluşturmak için Türk tütünü çökermek üzere ucuz yollarla Türkiye’ye pompaladığı sigaralar da aynı yoldan geliyordu.
Rusların Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için gönderdiği silahlar ile Hollandalıların ve Almanların güneydoğuyu Türkiye’den koparmak üzere gönderdiği silahlar da aynı kanaldan geliyordu.
Bunu durdurmalıyız diyordu İktidarın küçük ortağı olan bir partinin çiçeği burnundaki gümrük ve tekel bakanı. Milli mücadele kahramanı bir babanın oğlu olan Gün Sazak gümrüklerdeki kara bulutları dağıtmaya kararlıydı.
Gece gündüz demeden en kısa sürede tüm gümrük kapı ve bürolarını gezip bilgi alıyordu. Bu bilgileri kendi yaptığı araştırmalar ve topladığı ön bilgilerle karşılaştırıyordu.
Bakanlık Müsteşarlığına; alışılageldiği gibi kıdem sırası gelmiş birisini değil, sistemin çıkar anlayışına bulaşmamış, genç ve idealist birisi olan Namık Kemal Zeybek‘i atıyordu.
Bu arada çok çarpıcı iki örnek yaşanacaktı:
Sol görüşlü Erdal Çelik isimli bir genci huzura çağırıp Dereköy gümrük kapısına müdür olarak atamak istediğini söylemişti. Kendisi ile dalga geçindiğini düşünen genç, “Sayın bakanım ben sol görüşlüyüm sizin ters düşerim, işten çıkaracaksınız açıkça söyleyin ve çıkarın ama benimle bu şekilde dalga geçmeyin”.
Genç memur Sazak‘ın ders niteliğindeki tepkisi ile karşılaştı: “Ben senin görüşüne değil, ülkeye olan hizmetinle ilgileniyorum!”. Bu genç arkadaş görevi kabul edecek ve ülkesine uzun yıllar hizmet edecekti.
İkinci çarpıcı örnek:
Partili bir gencin Gümrüğü haraca kestiğini öğrenen Gün Sazak kendisini görevden alır. Diğer Bakanlar ve Türkeş devreye girer. Gün Sazak Türkeş’in önüne bu gencin yaptığı usulsüzlüklerin dosyasını koyar ve “Sayın Başbuğum, ya o ya da ben” der.
Başbuğ o tok sesiyle “ben tabii bunları bilmiyordum der ve Gün Sazak’ın önünden çekilir, ancak sözü dinlenmediği için de hafif kırgındır.
Gümrüklerde sıkıştırma başlayınca ithalatçı firmalar ve kaçakçılıktan beslenen organizasyonlarda sıkıntılar baş gösterir. Çünkü önceki serbestlikleri kalmamıştır.
Hollanda’dan gelen bir tır Almanya’ya uğrayıp yükünü değiştiriyor makine akşamı yerine o zamanki adı ile Çekoslovakya‘dan gelen silahları yüklüyor, İstanbul’da indirilmesi gereken Makinalar yerine Türkiye’nin başka bir yerine bu silahları indiriyordu.
Almanya’dan İran’a gideceği söylenen tır, Bulgaristan’da yüklediği sigaraları İstanbul’da boşaltırken yakalanıyordu. Diğer yandan Hollanda’da Kuveyt’e gideceği bildirilen tır, Gaziantep’te kaçakçılık mallarını boşaltıyordu!
Alınan tedbirler işe yarıyor kaçakçılık tırları birer birer yakalanıyordu!
İlginç olan başka bir gelişme ise, Gün Sazak gümrüklerde kontrolü sağladıkça Ecevit dahil tüm karşıt görüşlü kişilerden ve basınından tepkiler artmaya başlıyordu. Bunun önemli bir istisnası gazeteci Abdi İpekçi idi!
Gün Sazak bu hamlelere basın yoluyla karşı atak yaparak cevap veriyordu. Bu kaçakçılık faaliyetlerinin devletten -devlete, istihbarat örgütlerinden -istihbarat örgütlerine uzanan bir işbirliği olduğunu açıklıyordu.
Çünkü bu Türkiye’ye karşı yürütülen ekonomik ve siyasi bir saldırıydı. Zaten sigara kaçakçılığını ülke tütün üretimini nereden nereye getireceği yıllar sonra görülecekti. Silah kaçakçılığı ve terör ile de Türkiye’nin yolunun nasıl kesildiği 12 Eylül utanç darbesi ile tescillenecekti.12 Eylül’den sonra bu saldırılar Asala Ermeni örgütü ve onun kardeşi olan bölücü terör örgütü PKK ile devam edecekti.
Hükümet düştükten sonra Gün Sazak da bakanlıktan düşmüş oldu. Teröristler, kaçakçılar ve istihbarat örgütleri derin bir ohh çektiklerini zannediyorlardı ki, Abdi İpekçi diye bir gazeteci çıktı ortaya. Adeta gün Sazak’ın kaldığı yerden kamuoyunu bilinçlendirmeye bilgilendirmeye yapılan usulsüzlükleri açıklamaya devam ediyordu!
Evet doğruydu Abdi İpekçi ile Gün Sazak tanışıyorlardı ve ülke hayrına işbirliği yapıyorlardı. Eski bakan elindeki bilgilere ilaveten kendisine ulaşan bilgi ve belgeleri Abdi İpekçi‘ye gönderiyor o da bunları başka bir kaynaktan alıyormuş gibi yapıp yayınlıyordu.
Sonuçta beklenen gerçekleşir, verilen direktifler yerine getirilir, ülkeye hiçbir yararı dokunmayan siyasetçiler çayırdaki koyunlar gibi serbestçe dolaşırken Gün Sazak ve Abdi İpekçi gibi isimler ortadan kaldırılıyordu NETEKİM.
Samsunlu milletvekili Sayın Altun’un kardeşi Almanya’da yakalanıp Köln emniyetindeki binanın altıncı katında sorguya çekilirken, “Sayın Altın her şeyi biliyoruz, gerçekleri anlatırsan hafif cezalarla sıyrılabilirsin” denildiğinde, Gün Sazak cinayeti ile ilgisinin kastedildiği kaygısına kapılmıştı. Daha sonra Alman İstihbaratı tarafından Altun’un altıncı kattan atladığı bilgisi kamuoyuna pompalanacaktı.
Ama gün Sazak ile Abdi İpekçi’yi öldüren silahın aynı silahı olduğu ısrarla kamuoyunun gözünden kaçırılacaktı.
Ne mutlu ülkesi için bir şeyler yapan o kahramanlara ne mutlu sağ sol gözetmeksizin birbirlerine destek olan tüm insanlara
Turgut Varol
Uluslararası İlişkiler ve Strateji Uzmanı

