Sisli bir sabah vaktiydi. Çin liman şehirlerinde rüzgâr, denizden sadece tuz kokusunu değil, çok daha ağır bir kokuyu taşıyordu: afyonun kokusunu.
Önceleri yalnızca zenginlerin, saray çevresinin gizli alışkanlığı olan bu madde, artık sokak aralarına, balıkçı barınaklarına, köylü kulübelerine kadar sızmıştı.
Çin imparatoru Huangdi , durumun vehametini daha iyi anlamak için bir karar aldı ,
“Afyon içenleri kayda alanlara, piposunu belgeleyene bedava afyon verilecek.”
Bu duyuru, yoksullukla boğuşan afyon bağımlısı çin halkı için bir felaketin açığa çıkmasını sağladı
Tablo tahmin edilenden çok daha buyuk çok daha vahimdi ,
Liman kentlerinde erkekler işlerini bıraktı, tarlalar sürülmez oldu, askerler nöbet tutamaz hale geldi. Afyon dumanı, imparatorluğun damarlarına sinsice yayıldı.
Çok geçmeden durum saraya kadar ulaştı.
İmparator, ülkede milyonlarca insanın uyuşturucuya esir düştüğünü öğrendiğinde artık iş işten geçmişti. Devlet gelirleri düşüyor, ordu zayıflıyor, toplum çürüyordu.
Bunun üzerine Çin yönetimi sert önlemler almaya çalıştı:
Afyon yasaklandı. Depolar basıldı. Tüccarların mallarına el konuldu. Afyon denize döküldü. Limanlar kapatıldı.
Ancak bu önlemler, asıl niyeti ticaret değil bağımlılık üzerinden egemenlik kurmak olan güçleri durdurmadı. İngiltere, “ticaret özgürlüğü” bahanesiyle Çin’i tehdit etti. Afyonu yasaklamak, Batı için kabul edilemezdi; çünkü afyon, yalnızca bir uyuşturucu değil, Çin’i diz çöktürmenin anahtarıydı.
Top sesleri kıyılarda yankılanmaya başladığında, mesele artık sadece afyon değildi. Bu, bir imparatorluğun iradesiyle, uyuşturucuyla zayıflatılmış bir halkın kaderi arasındaki savaştı. Afyon Savaşları böyle başladı:
Dumanla uyuşturulan zihinler, toplarla susturulan bir ülke ve tarihe kazınan acı bir ders…
İngiltere’nin Çin topraklarındaki maksadı, elbette afyon satmak değildi sadece. Asıl hedef, Çin’i bağımlı kılarak zayıflatmak, ekonomisini felce uğratmak ve kapalı duran dev pazarın kapılarını zorla açmaktı.
Çin, yüzyıllardır dış ticareti sınırlıyor, Batı’dan mal almıyor; karşılığında çay, ipek ve porselen satıyordu. İngiltere ise bu ticarette sürekli açık veriyordu. Çözümü parayla değil, afyonla buldular.
Afyon, hem ticaret açığını kapatıyor hem de Çin toplumunun direncini eritiyordu. Bağımlı bir halk, itiraz edemezdi. Bağımlı askerler savaşamazdı. Bağımlı bir devlet, bütün şartları kabul ederdi.
Çin’in afyonu yasaklaması işte bu yüzden İngiltere için “ekonomik bir tehdit” sayıldı. Limanlarda el konulan afyon sandıkları, İngiltere’ye göre bir ticaret gaspıydı. Diplomasi tıkandı. Ardından gemiler, silahlar konuştu.
1839’da İngiliz savaş gemileri Çin kıyılarına dayandı. Çin ordusu kalabalıktı ama çağ dışıydı.
Topları menzil olarak kısa, donanması yavaş, askerleri ise afyonun pençesindeydi.
Bir rivayete göre Çin Askerlerinin savaşmak için ayakta duracak takati bile yoktu ,
İngilizler mermi yetmediği için sayıca çok fazla olan Çin Askerlerini baltalarla kestiği , sokaklardan oluk oluk Çin Askerlerinin kanı aktığı anlatılır,
Zaten İngilizler Çin’e göre daha donanımlı daha teknolojik ve hazırlıklı idi , buhar gücüyle çalışan gemiler, modern toplar ve disiplinli birliklerle saldırdı.
Liman şehirleri birer birer düştü.
Canton, Şanghay, Nanjing hattı çöktü. Çin, sayıca üstün olmasına rağmen teknoloji ve disiplin karşısında tutunamadı. Afyonla içten çürütülmüş bir imparatorluk, modern savaş makinesi karşısında direnemedi.
Sonuç olarak koskoca bir İmparatorluğun Diz Çöküşüne tarih tanıklık ediyordu
1842’de Çin, Nanking Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşma yalnızca bir savaşın değil, bir çağın kaybıydı:
Hong Kong savaş tazminatı olarak 100 yıllığına İngiltere’ye bırakıldı
Limanlar yabancı ticarete açıldı
Çin, ağır savaş tazminatları ödedi
Afyon ticareti fiilen meşrulaştı
Batılı devletler Çin’de ayrıcalıklar kazandı
Çin için bu dönem “Aşağılama Yüzyılı” olarak anılacaktı. Çünkü bu sadece toprak kaybı değil, irade kaybıydı. Afyon, bir ülkeyi silah kullanılmadan teslim almanın en etkili yolu olmuştu.
Hikâyenin Bugüne Bakan Yüzü
Ve şimdi, takvimler değişti; yöntemler değişti; ama oyun aynı kaldı.
Bugün Türkiye’de son haftalarda ünlü isimlerin uyuşturucu bağımlılığıyla gündeme gelmesi tesadüf değil.
Daha da ürkütücü olan ise yaklaşık 15 milyon insanın uyuşturucuyla doğrudan ya da dolaylı temas halinde olduğu gerçeği.
Afyonun yerini sentetik maddeler aldı; piponun yerini haplar, tozlar, kimyasallar…
Ama sonuç değişmedi:
Çöken aileler
Kaybolan gençler
Üretmeyen zihinler
Kolay yönlendirilen toplumlar
Afyon Savaşları bize şunu öğretiyor:
Uyuşturucu sadece bireyin sorunu değildir. Bir toplumun güvenlik meselesidir. Çin, bunu fark ettiğinde çok geçti. Yasaklar geldi ama bağımlılık yerleşmişti. Müdahale edildi ama düşman kapıdaydı.
Bugün mesele, bir ünlünün düşüşü değil; bir toplumun hangi yöne sürüklendiğidir. Tarih bize fısıldıyor:
Bir ülkeyi yıkmak için önce top atışı gerekmez.
Bu konuda herkese büyük sorumluluk düşüyor , devlete , millete , bireye ,
Toplumun daha geç olmadan gerekli hassasiyet ve refleksleri göstermesi elzemdir ,
Benden söylemesi…
Hamit Öztürk

