Dilipak, Ak Parti’nin Geleceğine Teşhis Koydu

Dilipak, sözleşmeye destek veren kadınlara “fahişeler” dedi.

“AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!”

 

DİLİPAK DAN MUHTEŞEM BİR YAZI !!

 

AK PARTİYİ   KİM. BİTİRECEK!!

 

ANAP’ı o “Papatyalar”, o “Lale Devri çocukları” bitirdi. AK Partiyi de, bu Erguvani AKP’nin “Papatyaları”(!?) bitirecek bu gidişle. AK Parti içindeki AKP’liler konuşuyor, AK Partililer susuyor. AKP’liler terfi etti zenginleşti, itibar sahibi oldular. Kaymağı onlar yiyor, parayı onlar veriyor. Camiye, okula, yurda parayı veren de onlar. Eee, parayı veren düdüğü çalıyor. Kem alat ile kemalat olmuyor. Haram para ile hayır olmayacağı gibi.

 

Bunlardan maddi yardım almayan cemaat ve vakıf kaldı mı? Ha, işte böyle, veren al alan elden üstündür. Daha önce siz konuşuyordunuz onlar dinliyordu, şimdi onlar konuşuyor, siz dinliyorsunuz..

 

AB fonları ile semirenlerin sesleri nasıl inceldi, eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar. Bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar.

 

AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!

 

Bu felaketin sorumluları arasında en önemli isim olarak karşımıza hep Fatma Şahin çıkıyor. Şahin hâlâ bu yönde genelgeler yayınlıyor. Toplumdaki öfke konusunda sanırım bilgi sahibi değil. KADEM bir, Fatma Şahin iki. KADEM aile ile yakın ilişkisi sebebi ile daha öncelikli olarak akla geliyor.

 

Geçen süreçte, bu fitne hareketi, milletvekilleri, bakanlar, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, merkez ve taşradaki hemen hemen kamu bürokrasisi ve işadamlarının hemen hepsinin aile ve çocuklarını kendi içine çekti ve bu çevrelerin kafaları bu cehennemde formatlandı.

 

Aile Bakanlığının ilgili birimleri, Bazı STK’lar, GRAVİO bir misyoner örgütü gibi çalıştı. Maarifi mahvettiler. Bütün devlet kademelerine sızdılar. Bunlar çok ileri gittiler. Bırakın eleştirmeyi, soru sormak bile azarlanmanız, aşağılanmanız için yeterliydi.

 

STK’ların karşısına geçip, pahalı arabalar ve korumaları ile gelen ve yakasında bayrak rozetli birileri gazetecisine, STK yöneticisine talimat verip parmak sallıyordu: “Yurdunuzu biz yaptık, okulunuzu da, cami de yaptık. Cemaati de siz bulsaydınız. Şimdi geldiniz konuşuyorsunuz. Siz partimiz için ne yaptınız!” Mahallenin abisi, acar politikacılar karşısında onurları kırılmış,

 

REFAHYOL döneminde olamazdı, çünkü tek başına iktidar değildik. Ve AK Parti. Büyük hayaller ve umutlarla çıkıldı yola. Bugün gelinen noktada neleri konuşuyoruz. Bakın, değil Ayasofya’yı açmak, Kıbrıs’ın tamamını da alsanız, Ege adalarını da alsanız, bu fitneyi durdurmadığınız takdirde büyüyen öfke ufkunuzu karartacaktır. Aile kaybedildikten sonra onun yerine koyabileceğiniz bir şey yok. Bakın Mescid-i Aksa’yı açsanız da bir şey değişmez. Açık iyi edersiniz de, helak kapılarını çaldığında Lut kavminin başında bir peygamber vardı ve mabed açıktı. Bugünkü başımızın belası aile ve aileyi tehdit eden fahşa! Bu sözleşmeler de bununla ilgili.

28 Şubat’ta darbecilerin arkasında duran, başörtüsüne savaş açan sermaye gruplarının bugün İstanbul Sözleşmesinin bayraktarlığını yapıyor olmaları dikkat çekici. FETÖ’cüler 15 Temmuz’da başarılı olsalardı, inanın bugün İstanbul Sözleşmesi konusunda da, aynen içimizdeki AKP’liler gibi yaparlardı. Bu çevrelerin İstanbul Sözleşmesi konusunda seslerini yükseltmeleri karşısında Erol Yarar iş dünyasından açıkça tepki koyan ve tavrını bir bildiri ile açıklayan ilk kişi oldu. “Bu süreçte, iş dünyasının bir bölümü “Kadın Erkek eşitliği” gibi güzel bir sözün arkasına sığınarak, değerlerimizi hiçe sayan ve hatta “kökünden kazımak” tabiri dahil her türlü batı merkezli hayat biçimini ülkemiz insanına dayatan bir sözleşmeyi neden destekliyorlar?”

Bunları da sevebilirsiniz