FETH-İ İSTANBUL

Yaratma sanatının tecelli ettiği kent..
Nice medeniyetler, edindi seni başkent…

Var ederken dünyayı, sana iltifat etmiş.. Başkent yarışmasında, seni birinci seçmiş!…

Yedi tepenle inci, denizlerle mercansın..
Sen, ölü bedende ruh, hayat veren bir cansın…

Boğazın sularıyla buluşurken kıtalar,
Doğu Romaya başkent, bizantist entrikalar!…

Her devirde, her dinden sana aşık olan çok..
Yaptığın cilve-nazda, inan ki üstüne yok!…

Nice kral ve sultan, sana kavuşmak ister..
İndir artık peçeni, mah cemalini göster!…

Arzusunu deyince Sultan Murad-ı Sani,
Hacı Bayram-ı Veli, hayale oldu mani…

Dedi; “Fetih ne benim, ne de hakkındır senin…
Fetih; Akşemseddin’le, beşikte Şehzadenin!…”

Bu ikili müjdeydi, Fatih’i, Fatih yapan…
Top-mancınık, gülleyle, surları yakıp-yıkan!…

İlk müjde, ilk işaret, O Rasuller şahından…
Ferman kesin ve mutlak, devrin padışahından;

“Ya Kostantiniyye beni, ya ben alırım onu..”
‘Ni’mel ceyş, ni’mel emir..’ cennet değil mi sonu?!…

“Cihangirlik davası, değil kavgamız elbet Rasülün müjdesine, Rabbim bizi mazhar et!.

Bu arzuyla tutuştu, nice halife-sultan…
Fethi gerçekleştirdi; Fatih Sultan Mehmet Han!…

Bu büyük muhasara sürünce elli bir gün,
Orduda huzursuzluk, Çandarlı’da da hüzün!…

Şikayetini gelip söyledi padışaha…
O ise tereddütsüz, güveniyor Allah’a !…

Çağın tüm silahları denendi birer-birer…
Denizden at yürüttü, karadan da gemiler…

Haber vermiş gerçeği, Hacı Bayram-ı Veli,
Geri çevirmez Allah, rahmet dileyen eli!…

Nedim Ahmet Paşayı, gönderdi Şemsuddin’e,
Onun alnı secdede, yönelmişti Rabbine!..

“Pazartesi yapılsın, silah bakımı, düa,
Salı sabahı hücum, fetih ise kuşluğa!…”

Padışaha sunuldu Akşemseddin’in fikri..
Yapıldı istenenler, dilde Allah’ın zikri…

Aynen tecelli etti, Veli’nin kerameti…
Yetişince orduya Allah’ın inayeti!…

Akşemseddin’in oğlu;kapısında çadırın…
Merak konusu idi, babasındaki durum…

Toprağı çamur etmiş, gözlerinden akan yaş..
Kükreyerek fırladı, secdedeki nurlu baş!…

“Feth-i Mübini bize, nasib edene hamdim…
Sana binlerce şükür, Ey benim Yüce Rabbim!…”

Secdeden seyrediyor, O Velinin gözleri…
Ulubatlı Hasan’ı, suru aşan askeri!…

Akşemseddin şüphesiz, fethe manevi mimar…
O bir gönül sultanı, Padışaha dost ve yar!…

Fetihten hemen sonra gitti Ayasofya’ya…
Tüm ısrarlara rağmen, şeyhi atlı O yaya!…

Yüz yıllar bekliyordu, İstanbul’un fethini…
Orda yatan Sultan’ın mezarının keşfini…

Eyyübe’l-Ensari’den, İstanbul büyük miras…
Mirasın sahipleri tutmamalı artık yas!…

Fethe sembol ne varsa kalmalı canlı-diri…
Onlar bizim ruhumuz, terk edilmez hiç biri!…

Yirmi iki yaşında;Fatih Sultan Mehmet Han…
Öyle bir çağ açtı ki, selama durdu cihan!…

Ay;yirmi dokuz mayıs, yıl; bin dört yüz elli üç,
Bizans için bir hüzün, bizim için bir övünç…

Musa Uzunkaya

 

Not; İstanbul’un Fethinin 568.Sene-i devriyesinde, yeni zaferlerin arefesinde olma umut ve duasıyla!…

Bunları da sevebilirsiniz