Lut peygamber, karısı ve kızları (2)

İlk yazımızı, bir akademik çalışmadan alıntıladığımız; “Sodom ve çevresinin helak edilmesinde cinsel suç ve taşkınlıkların ötesinde topyekûn bir ahlakî dejenerasyonun etkili olduğu anlaşılmaktadır.”* cümlesiyle sonlandırmıştık. Tevrat’tan devam edelim:

“İbrahim sabah erkenden kalkıp önceki gün RAB’bin huzurunda durduğu yere gitti. Sodom ve Gomora’ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.”(Yaratılış,19/27-28) Tanrı ovadaki kentleri yok ederken İbrahim’i hatırlamış ve Lut’u bu felaketten kurtarmıştır ancak sığındığı kentte kalmaktan korkan Lut, iki kızıyla oradan ayrılarak dağda bir mağarada yaşamaya başlamıştır. Sonraki satırları, özgün şekliyle verelim: “Büyük kızı küçüğüne, ‘Babamız yaşlı’ dedi, ‘Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok. Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım.’ O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi. Ertesi gün büyük kız küçüğüne, ‘Dün gece babamla yattım’ dedi, ‘Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat.’ O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi. Böylece Lut’un iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar. Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar’ın atasıdır. Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular’ın atasıdır.”(Yaratılış,19/31-38)

Bu metin; İngiliz biyokimyacı ve tarihçi Needham’in; “İnsan yaşamına ait anlaşılır tek gerçeklik, onun anlaşılmazlığıdır.” cümlesi ile örtüşür niteliktedir. Diğer yandan; insan için beslenme, barınma ve üreme önceliklidir denebilir ya da M.Ö. 2500-2000yıllarının ahlak anlayışı ile günümüz arasında farklı bağlamlarda bir karşılaştırma yapılabilir. Ancak burada ilginç olan bir nokta daha var: Kadının, “kötülük” nedeni olarak vurgulanması. “Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi.” cümlesi yeterince açıktır. Bu ifade; hemen her toplumda üstünlüğü elinde tutan erkeği savunmak için bir kapı aralamadır. Kutsal metinlere dayalı bu düşünce yapısı, siyaset-din ilişkisinde de “hep senin yüzünden” zihniyetine evrilmektedir. Kur’an da şu ayetle -mevcut meallere göre- bu konuya destek verir: “Allah, inkâr edenler için Nuh’un karısı ile Lut’un karısını örnek gösterir. Onlar iyi kullarımızdan ikisinin altında iken onları inkâr ettiler. Onlar da Allah’tan yana onlara bir yarar sağlayamadılar. ‘Cehenneme girenlerle beraber siz de girin!’ dendi.” (Tahrim,10)

Kadının eşitlik mücadelesinin binlerce yıldır sürmesi ancak bir türlü çözüme kavuşmaması elbette ki tesadüf değildir.Toplumların hafızasına yerleşmiş olan şu iki söz öbeği bile işin özeti gibidir: kötülüklerin anası… kurtarıcı babamız…

Kur’an meallerindeki anlatıma gelince, vahyin akışına göre “Lut” kelimesini ilk okuduğumuz yer Kaf suresidir; “Lut’un kardeşleri/ulusu”olarak geçer ve “uyarıları yalanlayan”kavimlerden biridir. (Kaf,13-14) Zebur’da da buna işaret edilmiştir. (Mezmurlar, 83/10)Ardından Lut kavminin üzerine “taş yağdıran bir rüzgâr/kasırga gönderildiği” ni ancak Lut ailesinin sabaha karşı kurtarıldığını, Lut’un “konuklarından murat almaya kalkışanların” (Kamer,37) da gözlerinin silindiğini öğreniyoruz. Tevrat’taki benzer ifade de “Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.” (Yaratılış,19/11)şeklindedir.

Şuara suresine gelindiğinde Lut, “gönderilmiş güvenilir bir peygamber” olduğunu söyler ve kavmine şöyle seslenir: “… Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da insanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!”(Şuara,165-166) Lut, şikâyetini Neml suresinde de tekrarlar. “… Siz, gözünüz göre göre o rezaleti yapacaksınız ha!? Sahi siz, kadınları bırakıp şehvet için ille de erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir topluluksunuz.” Kavmi de şöyle cevap verecektir: “Çıkarın şu Lut ailesini memleketinizden/kentimizden; çünkü onlar, çok temizlik taslayan kimselerdir.” (Neml,54-56) Bunun üzerine Lut ve ailesi kurtarılır ancak karısı geride kalanlar arasındadır, öyle “takdir edilmiş” tir ve üzerlerine bir yağmur yağdırılır, “uyarılmış olanların yağmuru” dur bu! Bu noktada, birbirini tekrarlayan meallerde eşcinsellikle özdeşleştirilen Nisa 15-16. ayetleri görelim: “Kadınlarınızdan fuhuş yapan olursa onlara karşı içinizden dört tanık getirin, eğer tanıklık ederlerse, ölünceye kadar veya Allah onlara bir yol kılana kadar o kadınları evlerde tutun. Sizden iki erkek bunu yaparsa, onları incitin; eğer tövbe eder düzeltirlerse, onları bırakın. Doğrusu Allah tövbeleri kabul edendir, acıyandır.” Yine aynı zihin yapısı ile karşılaşıyoruz: Kadın için ölünceye kadar olan ifade, erkek için tövbe ederse bırakılma olarak şekilleniyor.

Bu bilgilerden sonra, vahye göre 52. sıradaki Hud suresinde yer alan gelişmelere bakalım. Önce, İbrahim peygambere “elçiler” gelir. İbrahim onlara kızartılmış bir buzağı getirir ancak elçilerin “ellerinin ona uzanmadığını görünce” İbrahim’in içine korku düşer. Elçiler ise ona korkmamasını ve Lut kavmi için gönderildiklerini söylerler. Kur’an’da “elçiler”olarak bahsedilen bu kişiler sunulan yemekleri yemezken, Tevrat’ta “adamlar/melekler”olarak ifade edilen bu “elçiler” sunulan yemekleri yerler. Ayrıca Tevrat’a göre ekibin başında İbrahim’in birebir görüştüğü RAB vardır. Evrende yalnız değiliz düşüncesini anımsatır nitelikteki bu “elçiler/melekler/adamlar/RAB” ifadeleri bilimin konusu olabilir mi? “Dünya Dışı Zekânın Aranması” (SETI; Search for Extraterrestial Intelligence) çalışmaları buna bir örnek midir? Şimdilik elimizdeki bilgilerle devam edelim.

Elçiler İbrahim’e İshak ve ardından da Yakup adlı oğullarını müjdelerler. Tevrat’ta bu, tek bir oğul olarak verilir. Korkusu geçen “yumuşak huylu” İbrahim, Lut kavmi hakkında elçilerle tartışmaya başlar. Elçiler bunun “Rabbin buyruğu” olduğunu vurgular, azap kaçınılmazdır. Ardından Elçiler Lut’u ziyaret ederler, “… doğru yola eriştirilen” Lut’un göğsü daralır, eli-ayağı dolaşır. O sırada kavmi, “kovalanırcasına” gelir. Lut ve kavmi arasındaki konuşmayı verelim: “Ey kavmim, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz; Allah’tan korkun da beni konuklarım arasında rüsvay etmeyin/utandırmayın, içinizde aklı başında bir adam yok mu?!’ dedi. Kavmi: ‘Herhalde bilirsiniz ki, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi pekâla bilirsin!’ dediler.” (Hud,78-79) Bunun üzerine Elçiler, Lut’un korunacağını, karısı hariç ailesiyle birlikte “gecenin bir bölümünde” yola çıkması gerektiğini söyler ve “Emrimiz geldiğinde, o memleketin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif taşlar yağdırdık. Rabbin katında damgalanmıştı ve bunlar zalimlerden uzak değildir!” (Hud,82-83)derler. Yukarıda verdiğimiz ayetlerde azabın işleyişi, “taş yağdıran bir rüzgâr/kasırga/uyarılmış olanların yağmuru” iken Tevrat’taki yok etme aracı gökten yağdırılan “ateşli kükürt” tür. Bunların hepsi bir bütünün parça parça anlatımı mıdır, henüz bilemiyoruz.

Konu Hicr suresinde benzer şekilde tekrarlanır, tek fark; “… içinizden hiçbir kimse arkasına bakmasın ve emrolunduğunuz yere geçin gidin!” (Hicr,65) cümlesidir. Ankebût suresi de Hud suresindeki ifadelerle benzerlik gösterir ve Lut kavminin sonunu getiren sebep; “çirkince günahlar”, “yolsuzluklar”, “yol kesme” ya da “erkeklere gitme” olarak verilir. Bu çeşitli ifadelerin nedenleri arasında Yahudi kaynaklarında yer alan Sodom’la ilgili hikâyelerin olduğunu Doç. Dr. Mehmet Katar’ın şu ifadelerinde okuyoruz: “Rivayetlere göre Sodom ve çevresinde yaşayanlar, şehirlerine gelen yabancılara karşı her türlü haksızlığı yapmakta, ticaret amacıyla bu şehirlere gelen kişilerin mallarını haksızlıkla ele geçirmekte, ayrıca kendilerinden bile olsa yetimi, yoksulu ve zayıfı acımasız bir biçimde ezmekteydi. Bu bilgilerden hareketle Sodom ve çevresindeki halkın en temel günahlarından birinin haksızlık ve adaletsizlik olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Yahudi kaynaklarında Sodomluların bu adaletsizliği hakkında çeşitli hikâyeler bulunmaktadır.”*

Lut kavmi ile ilgili ifadeler; çok yönlü ahlakî bir çöküntü içinde olan bir toplumun henüz “tanımlanamamış dış güçler” tarafından yok edildiğini anlatıyor. Tevrat’ın Lut ve kızları arasında yaşananlarla ilgili satırları açıktır ancak bunlar bir sakınca yaratmadığı gibi Lut da korunmaktadır. Lut’un karısı ise eşini, dolaylı olarak Yaratıcı’yı “inkâr” nedeniyle (Tahrim,10) azaba maruz kalıyor ve cehennemlik olduğu ilan ediliyor yani kadının varlık yapısı yine “kötü” ile özdeşleştiriliyor; en azından bu örneklerde böyle olduğunu görüyoruz.

Konu inançlara saygı olunca, mümkün olduğunca yorumdan kaçınmaktayız ancak çıkarım yapmak, soru sormak en doğal hakkımız. Bilimin aydınlığı insanlığın yoldaşı olsun…

Canan Murtezaoğlu      

 

Bunları da sevebilirsiniz