İstanbul’daki Samsun ve İstanbul Samsunluları

İstanbul, yalnızca Türkiye’nin değil; dünyanın merkezi ve kültür başkenti konumunda bulunmaktadır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından feth edildiğinde, nüfusu sur içinde yaşayanlardan oluşmakta ve 25 bin kadardı. Fetih sonrası ilk Müslüman –Türk yerleşimciler, ağırlıklı olarak Samsun Çarşamba ve Bafra ovaları bölgelerinden getirilerek iskan edilmişlerdi.
Türkleşen-İslamlaşan İstanbul, bu yeni yerleşimcilerin kültürlerini de şehre taşıması ile yeni kimliğini oluşturmuştu. Yani, dünya kültür başkenti İstanbul; özünde Samsun’un yer aldığı bir Anadolu kültür merkezi olarak yeniden hayat bulmuştur. Zamanla Müslümanların çoğunluk oluşturması ile “islamı bol” şehir denmiştir ki; daha sonra “islamı bol”, İstanbul şeklinde söylenerek, bugünkü İstanbul şeklini almıştır.
İstanbul Samsunluları
Samsunlular bugünde İstanbul’un her tarafında yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar. Hem İstanbul’un yerlisi olarak ve hem de yeni göçlerle gelenler İstanbul’un sahipleri ve sakinleri olarak yaşamaya devam ediyorlar. Evet, her ne kadar Samsunlu olsak da, aynı zamanda İstanbulluyuz… İşte, bunun için biz; “ İstanbul Samsunluları” ifadesiyle, hem Samsunlu ve hem de İstanbullu olduğumuzu vurguluyoruz.
Bu misyon, bizlere daha bir sorumluluk yüklüyor. İstanbul’un dört bir yanında bulunan derneklerimiz, bu sorumlulukla hareket ediyor. Mahallesine, sokağına, düşkününe sahip çıkıyor. Samsunlular için dernekçilik, bir hizmet işi olarak görülüyor. Üyeleriyle, yöneticileriyle, başkanlarıyla her zaman her yerde farkındalıklarını ortaya koyuyorlar. Her gecen gün çok daha güzel hizmetlere, buluşmalara vesile oluyorlar.
Güçlü ve etkili dernekler…
Böylesine ülvi bir amaç için bir araya gelenlerin önü kapanmaz. Bir şekilde kendine yol bulur ve hedefine doğru emin adımlarla ilerler. Yapılması gereken, yola çıkanlara yardımcı olmak, destek olmaktır. En azından engelleri ortadan kaldırmak da çok önemlidir. Bu noktada, özveri gösteren, her türlü desteği veren Samsunlu STK öncülerine teşekkürü borç bilirim.
Her gün yeni bir dernek kuruluşunun haberini alıyorum. Kongreler yapılıyor. Güven tazeleyenlerin yanında yeni yönetimler göreve geliyor. Bunca zorluğa, sıkıntıya rağmen hemşerilerimizin hizmet yarışı, bizleri ziyadesi ile mutlu ediyor. Her ne kadar; Konfederasyonumuz, federasyonlarımız fevkalade güzel programlara imza atsalar da; esas güç, işin asıl sahibi olan derneklerimizin üstündedir.
Derneklerimize daha çok sahip çıkmak, etkilerini daha fazla arttırmak zorundayız. Gerçek gücümüzü ortaya koymak istiyorsak, derneklere gereken değeri ve ağırlığı mutlaka vermeliyiz. Mutlaka, federasyon ve konfederasyon yönetimleri, ağırlıklı olarak dernek başkanlarından oluşmalıdır. Derneklerin, üst kurul yönetimlerinde yer alması çok önemlidir. Ancak, federasyonlar dışındaki derneklerin de, bir şekilde güç birliğinin içerisinde yer alması sağlanmalıdır.

Bunları da sevebilirsiniz