Atatürk ve Türk kadını

Mustafa Kemal Atatürk; “Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.”

Yarın 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü.

Yılda bir kez kutlanan tüm diğer özel günlerde olduğu gibi bugün de kutlanacak ve sonra 364 gün unutulacak…

Arap kültürü ile birlikte toplumdaki statüsü değişmeye başlayan; Osmanlı döneminde evinin içinde dahi hiçbir hakka sahip olmayan, okutulmadığı için cahil bırakılan, nüfus sayımlarında yeri olmayan (sadece erkekler ve hayvanlar sayılmaktaydı), çocuk sayısında dikkate alınmayan, cariye muamelesi görerek çok küçük yaşlarda evlendirilen Türk kadını; Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte kaybettiği tüm haklarına yeniden kavuşmuştur. Kadınlar Günü nedeniyle bu haklardan önemli olan bazılarını bir kez daha hatırlayalım:

3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrisât Kanunu ile eğitimde birlik sağlanır. Tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanır ve kadınlar erkeklerle eşit eğitim hakkına sahip olurlar.

17 Şubat 1926’da toplumsal hayatta köklü düzenlemeler sağlayacak olan Türk Medeni Kanunu kabul edilir. Toplumsal alanda kadın erkek eşitliği sağlanır; kadınlara istediği mesleği seçme hakkı verilir, resmî nikâh mecburi hale getirilir, tek eşle evlilik sistemi benimsenir, kadınlara miras konusunda eşitlik ilkesi getirilir, boşanmalarda kadın güvence altına alınır. Zehra Say, Medeni Kanun’la evlenen ilk resmî nikâhlı Türk kadını olur. Sivil toplum örgütü olarak Türk Kadınlar Birliği kurulur ve çalışmalara başlar.

1928 yılında Türk Vatandaşlığı Yasası kabul edilir. Hukuk adına bir devrim daha gerçekleşir ve kadın avukatlar ilk kez mahkemelerde görev alırlar. Türkiye’nin ilk kadın avukatı 1925’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan ve 5 Aralık 1927’de Ankara Barosuna kaydolan Süreyya Ağaoğlu’dur. İstanbul Barosuna kaydolan ilk kadın avukat da Fatma Beyhan Hanım’dır. Bu yıl ilk kez İstanbul Fen Fakültesinden 5 kadın kimyacı mezun olur ve yine ilk kez bir kız öğrenci Yüksek Mühendislik Okuluna girer. Annelerin sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını gidermek ve çalışan anneler için kreşler açmak üzere Himaye-i Etfâl Kadın Cemiyetikurulur.

1930’lu yıllar, eğitim ve kültür politikalarının yanı sıra, Türk kadınlarının tüm vatandaşlık haklarını elde ettiği yıllardır. Bu dönemde devlet eliyle ilk kez kız çocuklarının eğitim ve öğretimine yönelik çalışmalar başlatılır; rüştiye, idadi ve sultani gibi ortaöğretim kurumlarına gitmelerinin yolu açılır. Okulların öğretmen ihtiyacını karşılamak için kız öğretmen okulları açılır. Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra Ebe ve Kız Sanayi Mektepleri gibi okullarda, kız öğrencilerin meslek sahibi bireyler olarak çalışma hayatına atılmaları sağlanır. Bu yıl kadın doktorlar da görev yapmaya başlar.

Atatürk kadınların siyasî hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri için 1930 yılından başlayarak bir dizi yasa çıkarılmasına öncülük eder. Belediye seçimlerinde seçme hakkı (1930) ve Köy Kanunu’yla da muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı tanınır. (1933) Gül Esin, ilk kadın muhtar olarak seçilir ve göreve başlar.

31 Temmuz 1932’de Türkiye güzeli Keriman Halis Belçika’da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilir. Atatürk ona “Ece” unvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir: “Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabiî buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabiî güzelliğinizi fenni (bilimsel) tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz… Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.”

1933’te kız çocuklarına meslekî eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğüoluşturulur.

1934’te kadınlara siyasette “seçme ve seçilme”hakkı tanınır. Bursa belediye meclisi, ilk kez bir kadını; Zehra Hanım’ı başkan yardımcılığına seçer. TBMM’de bir Kanun değişikliği yapılır ve kadın-erkek her Türk’ün seçme yaşı 22, seçilme yaşı 30 olarak belirlenir.  (5 Aralık 1934) Türk kadını artık ülkenin kaderinde söz söyleme hakkına sahiptir.

Türk kadınının, Atatürk Türkiye’sinde, 1934 yılında kazandığı seçme ve seçilme hakkına, Batılı kadın, örneğin Fransa’da 1944, İtalya’da 1948, İsviçre’de 1972 yılında kavuşabilmiştir. 1934’teki kazanım, evlerin pencerelerindeki kafeslerin kaldırılmasına kadar uzanır.

1935 yılı seçimlerinde 399 milletvekilinden 17’si kadındır. 1936 ara seçimleriyle bu sayı 18’e çıkar. Böylece kadınlar tarihte ilk kez milletvekillerinin içinde %4,5 oranında bir paya sahip olurlar. (Bu oran 2007 yılına kadar aşılamamıştır.) Tanınan bu haklar ile kadınlara siyaset ve sanatın yanında veterinerlik, avukatlık, doktorluk, gökbilimcilik, dekanlık, rektörlük, hemşirelik ve pilotluk gibi mesleklerin yolu açılır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün emirleriyle 1925’te “Türk Tayyare Cemiyeti” 1926’da da “Tayyare Makinist Mektebi” kurulmuştur. 1935 yılı geldiğinde de Türkkuşu kurulur. Ardından da “Tayyare Okulu” adı ile motorlu uçak okulu açılır ve Türk Silahlı Kuvvetleri için pilot yetiştirmeye başlanır. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, Tayyare Okulu’nun ilk öğrencilerinden olur. Bedriye Tahir Gökmen, ilk Türk kadın pilotu, Leman Bozkurt Altınçekiç hem Türkiye’nin hem de NATO’ nun ilk kadın jet pilotu, Yıldız Uçmanise ilk Türk kadın paraşütçü olacaktır.

18 Nisan 1935’te dünyada milletler arası ilk kadın kongresi Atatürk’ün himayesinde İstanbul’da toplanır ve bu kongreye dünyanın dört bir yanından gelen kadınlar katılır.  Atatürk “Milletlerarası İlk Kadın Kongresi”delegelerine şöyle seslenir: “Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.”

1936’da kadınların çalışma hayatına düzenleme getiren İş Kanunu yürürlüğe girer.

***
Ne yazık ki günümüz Türk kadınının, Atatürk’ün kendilerine sağladığı haklarının tümünü kullandığından söz edilemez. Hatta her geçen gün özgürlüğünden biraz daha uzaklaştığını/uzaklaştırıldığını söyleyebiliriz. Tüm olumsuzluklara rağmen Türk kadını; haklarını sonuna kadar kullanmalı, Atatürk’ün gösterdiği ilim ve fen yolunda yürüyerek Cumhuriyet’e sahip çıkmalıdır. Bunu, Mustafa Kemal’e borçludur.

Türkiye Cumhuriyeti kadınlarının “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar” günü kutlu olsun.

Tülay Hergünlü – SMMM

Bunları da sevebilirsiniz