Başkomutan

19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıktı.

22 Mayıs’ta Sadaret’e bir rapor gönderdi.

“… Millet birlik olup hâkimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef kabul etmiştir.”

Samsun’dan Amasya’ya geçti. İstanbul’da bulunan bazı tanınmış kimseleri Millî Mücadele’ye davet etti.  Anadolu’da mülkî ve askerî makamlara genelge gönderdi:

“Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. …”

Amasya’dan Erzurum’a geçti. Harbiye Nezareti’ne ve Padişah’a resmî vazifesiyle beraber askerlik mesleğinden istifa ettiğini bildiren bir telgraf çekti. Durumu orduya, vilayetlere ve millete bir genelge ile bildirdi:

“… Bundan sonra mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu arz ve ilan ederim.”

23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongre’de;

“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.” kararı çıktı.

Askerlik mesleğinden çıkarılmasına, sahip olduğu madalya ve nişanların geri alınmasına ve fahri yaverlik unvanının kaldırılmasına dair Padişah fermanı çıkartıldı. Eylül’de Sivas’a geldi ve kongreyi topladı. Sivas Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” oluşturuldu. Ekim’de Sivas’tan Amasya’ya geçti. Burada beraberinde bulunanlar ile “Amasya Mülakatı” nı gerçekleştirdi. Kasım’da İstanbul’da toplanacak olan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı için Erzurum milletvekilliğine seçildi. Aralık ayında Ankara’ya geldi.

16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edildi. İstanbul’un işgali nedeniyle millete bir beyanname yayınladı:

“… Bugün, İstanbul’u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin yedi yüz senelik hayat ve egemenliğine son verildi. Yani bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, yaşama ve bağımsızlık hakkının ve bütün geleceğinin savunmasına davet edildi.”

23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı; Meclis Başkanlığı’na seçildi. Mayıs ayında İstanbul’da Divan-ı Harp tarafından idama mahkûm edildi; karar, Padişah Vahdettin tarafından jet hızıyla onaylandı.

22 Haziran 1920’de Yunanlılar, İngiliz General George Milne tarafından belirlenmiş olan Milne hattından Türk kuvvetlerine genel taarruza geçtiler. TBMM’ de bir konuşma yaptı:

“… Memleketimizin ellide biri değil bütünü tahrip edilse, bütünü ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız!..”

10 Ağustos 1920’de İstanbul Hükûmeti ile İtilaf devletleri arasında Türkiye’nin parçalanmasını içeren “Sevr Antlaşması”  imzalandı.

10 Ocak 1921’de Birinci İnönü Zaferi gerçekleşti.  20 Ocak’ta İlk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi. TBMM’de bir konuşma yaptı:

“… Bugün anlaşılmıştır ki Sevr Anlaşması hükümleri Türkiye’ye zorla uygulanamaz. …”

1 Nisan 1921’de İkinci İnönü Zaferi gerçekleşti. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya bir telgraf çekti:

“… Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz…”

Temmuz ayında Ankara’dan, Karacahisar’daki Batı Cephesi Karargâhı’na geldi ve İsmet Paşa’ya bir direktif verdi:

“Orduyu, Eskişehir’in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra düşman ordusuyla araya büyük bir mesafe koymak lazımdır ki, ordunun düzenlenmesi ve takviyesi mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya doğusuna kadar çekilmek uygundur.”

25 Temmuz’da Batı Cephesi’nde Türk ordusu, Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi.

5 Ağustos 1921’de geniş yetkilerle ve üç ay süre ile Başkomutanlık yetkisi veren Kanun, TBMM’de kabul edildi. (sonraları bu yetki süresiz olarak verildi) Bir konuşma yaptı:

“… Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, Allah’ın yardımıyla ne olursa olsun mağlup edeceğimize dair olan güven ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün millete karşı ve bütün âleme karşı ilân ederim.”

7-8 Ağustos’ta ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere Tekâlif-i Milliye emirlerini yayınladı.

23 Ağustos 1921’de Yunan ordusu taarruza geçti; 22 gün 22 gece devam edecek olan Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Başkomutan olarak birliklere şu emri verdi:

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz!”

13 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi zaferle sonuçlandı. TBMM tarafından kanunla “mareşal” rütbesi ve “gazi” unvanı verildi.

26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. (Bütün dünyayı uyutmuş, bir yıl boyunca gizlice orduyu hazırlamıştı.)

30 Ağustos 1922’de Yunan ordusunun tamamen sarılması ve imha edilmesiyle Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi kazanıldı;  orduya emir verdi:

“… Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”

9 Eylül 1922’de İzmir düşmandan geri alındı. 10 Eylül 1922’de İzmir’e geldi.

Ekim’ de zaferler hakkında TBMM’de bir konuşma yaptı:

“… Bu Anadolu Zaferi tarih sayfaları arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar güçlü ve ne zinde bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır.”

24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Türkiye’nin sınırları tescil edildi.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve Cumhurbaşkanlığına seçildi.

21 Kasım 1923’te TBMM kararı ile yeşil-kırmızı şeritli “İstiklal Madalyası” verildi.

24 Kasım 1934’te TBMM tarafından  “ATATÜRK” soyadı verildi.

O artık Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ tür.
***
Başkomutanlık öyle oturduğunuz yerde size altın tepsi ile sunulmuyor… Başkomutan olmak için; zaferden zafere koşmak, bir vatan kurtarmak, kısaca; bir ömür vermek gerekiyor…

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, zaferin;

Türk Milleti; senin de 30 Ağustos Zafer Bayramı’n kutlu olsun!

Tüm şehitlerimize rahmet ve minnetle…

Tülay Hergünlü – SMMM

Bunları da sevebilirsiniz